Gelin İkinci Dünya Savaşı yeni bitmiş, Sovyet ordusunda pilot olan Murat henüz geri dönmemiştir. Murat’ın yaşlı babası Anna Ağa, Türkmen çölünde gelini Oğulgeyik ile birlikte yaşam mücadelesi vermektedir. Murat’ın uçağının düştüğü öğrenilse de Oğulgeyik kocasının geri döneceğine ilişkin umudunu yitirmez. Oğulgeyik, kendisiyle evlenmek isteyenlerin de olduğu göz önüne alınarak, baba evine çağrılır. Yaşlı kayınbaba bu isteği makul görse de Oğulgeyik’in geri dönmeye niyeti yoktur. Şiirsel anlatımıyla izleyiciyi büyüleyen Gelin, Sovyet döneminde Türkmenistan kırsalında akan hayat hakkında da çok değerli bilgiler veriyor. Doğanın içine gömülmüş, yalnızca kendi üretimleriyle hayatta kalan Türkmenlerin, dünyanın çok uzak bir yerinde patlayan savaş için, oğullarını teknoloji harikası bir savaş uçağında kurban vermeleri, belki de yüzlerce yıldır değişmeden süren yaşamlarıyla sonsuz bir tezat oluşturuyor. Oğulgeyik bu bozulmamış, kirlenmemiş, neredeyse insan eli değmemiş coğrafyada canlılığından hiçbir şey yitirmeyen bir umutla yaşamakta direniyor. Sanki başka bir gezegendeymiş gibi uzak ve huzurlu bu yerdeki her şey bir yönüyle de bize çok tanıdık geliyor. Fincandaki çayın içindeki çöp parçasına bakarak misafir geleceğini, hatta o çöp parçasının büyüklüğünden gelen misafirin cinsiyetinin ve boyunun tahmin edilmesinden tutun da su biriktirilen ibriğe ve güğüme, iki urgan arasına kilim gerilerek yapılıveren beşiğe, utangaç Türkmen kadınlarının güzel yüzünü kısmen gizleyen yaşmağa kadar… Oğulgeyik, kuzuların sessizliğinden çok uzun zaman önce, eline doğan, sanki kendi yavrusuymuş gibi sarıp sarmaladığı, öpüp kokladığı kuzuların bir gün topluca postlarının yüzüldüğüne de şahit olur. Ama yine de kahretmez, bu Türkmen çölünde ezelden beri gelen, ebede kadar sürecek kadere.
© 2013 www.erginciftci.com Tüm Hakları Saklıdır. | ||||||||||||||||||||||||||
1611 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |