Ölüler Evinden Anılar Moskova, 1880. Üniversitede Puşkin heykelinin açılışı onuruna düzenlenen toplantının onur konuğu Dostoyevski’dir. Büyük bir hayran kitlesinin izlediği Dostoyevski, konuşma sonrası fenalaşır ve hayatını bir kez daha gözden geçirme ihtiyacı hisseder. Geçmişe, ülkesi için komünizm ve sosyalizm düşleri kurduğu gençlik yıllarına kadar döner. Dostoyevski, Çar I. Nikolay tarafından baskıyla yönetilen Rusya’da rejim karşıtı toplantılara katılır. Bir muhbirin ihbarıyla yakalanan genç adam affedilme karşılığında muhbir olma teklifini reddeder. İdam cezasına çarptırılan Dostoyevski, aynı cezaya mahkûm edilen hükümlülerle infaz alanına götürülür. Kefenlenip direğe bağlandıktan sonra idam hükmü bir kekeme tarafından okunur. Ancak ikinci bir hükümle suçluların çar tarafından affedildiği ilan edilir. Hapishane yılları Dostoyevski’nin bedeni kadar ruhunda da derin yaralar açar. Falaka, çark çevirme gibi ağır işler, hiç tanımadığı insanlarla koyun koyuna yatma, yüzlercesi ile birlikte zincirli halde banyo yapma, diğer mahkûmlarca asilzade olarak görülüp horlanma... Dostoyevski’nin bu zor koşullarda İncil okuduğu, haç taktığı ve dua ederek Tanrı’ya sığındığı görülür. Ölüler Evinden Anılar, Dostoyevski’nin aynı adlı eserinden perdeye uyarlanan bir Sovyet filmi. Yönetmen 1862’de yayınlanan esere bütünüyle bağlı kalmaz, filmini Dostoyevski’nin ölümünden bir yıl öncesine kadar genişletir. Karamazov Kardeşler, Suç ve Ceza, Ecinniler gibi filme konu edilen romandan sonra yazılmış eserlerine de atıfta bulunarak, Ölüler Evinden Anılar’ın yazarın ölümünden önceki bütün hayatına özeleştirili bir bakış olduğunu öne sürer. Bu bakışta özellikle din ve sosyalizm çelişkisi vurgulanır. Dostoyevski’nin din ile sosyalizmin bir arada bulunmayacağını, ikisinden birinin tercih edilmesi gerektiği sonucuna vardığı izleyicinin gözüne sokulur. Ancak Sibirya cehenneminde din dışında sığınılacak hiçbir kavramın kırıntısını bulmak olanaklı değildir. Ölüler Evinden Anılar, sosyalizmin ayak seslerini onu gerçekten yaşayanlara haber verirken sinema sanatına unutulmayacak sekanslar da sunuyor. Yaşanan baskılara dayanamayan askerin birden canına kıymaya karar verip, çıplak ayağıyla tüfeğinin tetiğini çekmesi, silahının ateş almaması, ancak süngüsünün hala sivriliğini koruması… Sibirya yolundaki mahkûmların söyledikleri dokunaklı şarkının Rusya’nın hasat yapılan tarlalarında dalgalanması… Yüzlerce mahkûmun çıplak tenleri ve zincirleriyle cehennemi banyoda yıkanmaları… Ölüler Evinden Anılar, Dostoyevski’yi anlatmaya yetmese de görülmeyi hak ediyor.
© 2013 www.erginciftci.com Tüm Hakları Saklıdır. | ||||||||||||||||||||||||
2817 kez okundu
YorumlarHenüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |