Her grip mevsiminde görmeye alıştığımız manzara ülkemizde bir kez daha yaşanıyor: Grip vakaları önce tek tük ortaya çıkıyor, sayı giderek artıyor, sonunda devasa bir tsunami dalgası gibi hastanelere, acil servislere vuruyor. Sağlık kuruluşlarında bu “mevsim normalinin” çok üstüne çıkan başvuruları karşılamak olanaksız hale geliyor. Zaten sağlık çalışanlarının da önemli bir kısmı hastalıktan nasibini almış, işgücü kayıpları yaşanıyor. Bir takım uzmanlar, çaresiz biçimde hastaların zorunlu olmadıkça evinde kalmasını tavsiye ediyor. Ne yazık ki can kayıpları yaşanıyor, hayatını kaybedenlerin belli bir yaşın üstünde olmalarıyla teselli bulunuyor.

Oysa bu küçümsenen felaketin daha az telaş, daha az kargaşa ve daha az zarar ile atlatılabilmesi mümkün olabilir. Grip mevsimi başlamadan aylar önce hangi grip virüslerinin yaygın hastalık yapacağı öngörülerek grip aşıları hazırlanıyor ve insanlara sunuluyor. Grip mevsiminden önce aşılanarak hastalıktan korunabilecek ve böyle yaşanması kaçınılmaz salgının dışında kalarak sağlık kuruluşların yükünü hafifletecek milyonlarca insan ne yazık ki bu şansı kullanmıyor. Bu durumdan sorumlu çok sayıda etmenden birisi de grip aşısının etkinliği konusunda şüphe duyulmasıdır.

Grip aşısı yapılanların ne kadarının hastalığa yakalanmaktan kurtulacağını gösteren araştırmaların yapılması büyük güçlükler gösteriyor. Bununla birlikte, güvenilir araştırmaların sonuçları, salgın yapan virüslerin çoğunluğunun aşının içeriğine benzemesi halinde, aşılananlarda grip riskinin %50-60’a kadar azalabileceğini gösteriyor.

Amerika Birleşik Devletleri’nin önemli kuruluşu Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (CDC), 2004-2005’den günümüze kadar yaşanan grip mevsimlerinde o mevsim için üretilen aşıların etkinliği konusunda yapılan araştırmaların sonuçlarını paylaştı: